Ağız yanması, yüzle ilgili ağrının sınıflandırmasına göre, tıbbi ya da dişlerle ilgili olmayan ağız içinin yanması olarak adlandırılır. Bu durum bazen ağız içinde belirgin bir değişiklik olmadan sürekli yanma hissi ya da benzer ağrılar olarak tanımlanır. Sendrom genellikle dil, damak ve dudakları etkiler. Çoğunlukla çift taraflı olur ve tek bir sinirin dağılım yerine uymaz. Ağız yanması, tükürük salgısının normal olmasına rağmen, kişide ağız kuruluğu ve tat alma bozukluğu ile birlikte görülür. Toplumda %3,7-18 oranında etkili olurken, yaşlı bireylerde %40 oranında etkili olur. Kadınları erkeklerden daha fazla etkiler, özellikle menopoz dönemi ve sonrasında daha yaygındır. Erkeklerde ise ağız yanması kadınlardan daha erken yaşlarda görülmeye başlar; kadınlarda 50'li yaşlarda etkili olurken, erkeklerde 30'lu yaşlarda görülmeye başlar.

Ağız yanması genel olarak şeker hastalığı, Sjögren sendromu, mantar enfeksiyonları, folik asit, demir ve çinko eksikliği ile B grubu vitaminlerinin eksikliğinden kaynaklanır. Ayrıca, stres, diş bakımı ve bazı fiziksel hastalıklar da bu durumu tetikleyebilir.

Hastalara bazı laboratuvar tetkikleri yapılır. Öncelikle kan örneği alınır, tam kan sayımı, Helicobacter pylori, demir, folik asit, çinko gibi taramalar yapılır. Mantar enfeksiyonlarının belirlenmesi için damaktan ve ağız içinden kültür alınır. Ağız yanması başlangıcı genellikle diş bakımı, stresli bir yaşam ve fiziksel hastalıklarla tetiklenir. Bunun yanında anksiyete, kronik yorgunluk, depresyon gibi psikiyatrik bulgular da görülebilir.

Öncelikle ağız yanması etkisini artıracak besinlerden kaçınılmalıdır. Bu besinlerin arasında alkol, asitli içecekler ve baharatlı gıdalar bulunur. Tıbbi tedavi yaklaşımlarında ise antidepresanlar, antikonvülzanlar, analjezikler, bilişsel terapi gibi uygulamalar vardır. Tükürük salgısını artırıcı ilaçlar da ağız yanmasında başarılı sonuçlar verir. Bunun dışında düşük enerjili lazer tedavisi, dil koruyucu, psikoterapi, dil sinirinin bloke edilmesi gibi tedavi yaklaşımları uygulanabilir.

Ağız yanması, yaşam kalitesini olumsuz etkileyen ve tanı ile tedavisinde zorluklar yaşanan bir durumdur. Bu nedenle multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve hastaların yaşam tarzı değişikliklerine gitmesi önemlidir.